Çarşamba, Eylül 24, 2014

Kötü bir hikaye

Sonra yoktan nedenden çocuk döndü ve dediki  
-sevgilim senin gözlerin uzağı mı göremiyordu yakını mı ?  
- tabiki biliosun bunu uzağı göremiyorum. 
-Hayır hayır bence görebiliyorsun ellerinden tuttu ve anlam veremeyen ama gülümseyen gözlerle bakan kızı olduğu yere sabitledi.  
-Bekle burda.. 
Geri geri yürürken sesi yumuşaktı her zamanki manyaklıklarından farklı bir şey hissetmedi kız. Aslında bu manyaklıkları sevip sevmediğini bilmiyordu. Ona aşık olmasının nedeniydi bunlar bir zamanlar. Wtf ne değişti..  
Biraz daha yürüdükten snra ellerini havaya kaldırdı parmakları tamamen açıktı ve parmak uçları gökyüzünü gösteriyordu.  
-Görebiliyor musuunn ?  
-Evet şapşal görebiliyorum tabiki bu öyle bir şey değil ! 
-Nasıl bir şeymiş ? 
-Kör değilim yani sadece tam seçilmiyor görüntüler. 
Çocuk bir yandan geri geri yürümeye devam ediyor bir yandan laf yetiştiriyordu. 
-Tam seçilmeli ama ne kadar uzak olursa olsun. Daha önce seçebiliyordun. Gözlerini bozan şey ne olabilirki ? 
-... 
Kız buna cevap veremedi. 
-Görebiliyor musun hala ? 
-Eveett! 
Sesi titredi kızın. Belli belirsiz bir görüntüye tutunmaya çalıştı yerinden hareket edemedi.
Çocuk döndü ve yürümeye devam etti. Çok çok uzaklaşmıştı artık. 
Göremedi... Nasıl gittiğini anlayamadı gülümseyen gözleri dondu. 
Etrafına baktı. 
Içi ürperdi. 
Boğazında bir şey düğümlendi. 
Yüksek bir yerde duruyordu tüm şehri görebiliyordu oysaki...

Pazar, Eylül 07, 2014

Fırsatlar ve Seçimler..



Size bir çocuğun hikayesini anlatacağım. Ve bu çocuğun şu anda nerde olduğunu bilseydiniz, eminim siz de benim kadar heycanlanırdınız..  Hayat insana hiç umulmadık zamanlarda fırsatlar tanır. Belki hep bu an düşünülür ama bunun gerçekleşebileceği düşünülmez. Hazır olmak mümkün olmaz. İşte tam da böyle bir durumda ! Bir caddenin ortasında eski sevgilisinin evinin tam önünde durup etrafa baktı şaşkın bir halde. Buraya nasıl mı geldi? Aslında kendi gelmedi. İş için bulunduğu şehrin uzağında bir yerden, hayatında ilk defa gördüğü insanlarca bırakıldı buraya.  Öyle olmasaydı gidebileceği bir yer yoktu. Kendi kontrolü dışında gelişti olaylar tek amacı evine dönebilmekti. İstasyona gelen bir arazi aracına içi rahatlamış olarak bindi. Şehire dönüş yolculuğu bu şekilde başladı. Aracı süren adam sürekli konuşuyordu, yanındaki şapkalı adam arasıra evet diyordu sadece ve aracın arkasında oturan köyden yeni dönmüş olan adam köyünden bahsediyordu. Çantasından köy ekmeği çıkardı, küçük bir parça koparıp verdi. Bunun bir çeşit vaftiz ayinine dönüşeceği çocuğun aklının ucundan bile geçmezdi. Çünkü şarap yoktu, ama o da olucaktı. Bunun için en uygun yerde indirildi.
 
Saat 6yı geçiyordu şimdiye çoktan evde olmalıydı. bulunduğu noktada İlk aklına gelen şey eski sevgilisi oldu. O da tam bu saatlerde evine dönüyor olmalıydı. Çocuğu evine götürecek olan otobüs durağa yaklaşırken bir seçim yapması gerekiyordu.
Otobüs durdu ve duraktaki tüm yolcuları aldı. Çocuk otobüsün kapısının önünde ne yapacağına karar veremeden bekledi bir süre. Otobüs şoförünün bakışları sabırsız bir tavıra bürününce, 
-Bahçelievlerden geçiyor mu ?
diye sordu çocuk. Fazla sigaranız var mı? diye sorsaydı belki daha mantıklı olurdu. Otobüsün sorduğu yerden geçmediğini çok iyi biliyordu. Daha önce milyon defa binmişti aynı otobüse. Bir süre sonra tıslayarak hareket eden kapı kapandı..
 
Ama bir yenisi açılmak üzereydi. Çocuğun üstüne bir gölge gibi çöken 703 numaralı özel halk otobüsü duraktan ayrılırken bir Nur kapladı çocuğun içini. 
Karşısında onun kalbini taşıyan kız duruyordu. Ve gözleri çoktan alışık olduğu gibi gözlerini bulmuştu. Gülümsedi kız. Ve koca bir savaşı sona erdirdi. Artık yaralar sarılıp mutlu günler inşa edilecekti. Elektriksiz kalan sinir hücrelerine elektrik iletilecek. Kalpler arasında kapanan yollar açılacak ve susuz kalan dudaklara su götürülecekti. Savaştan çıkan her bedenin onarılması gerektiği gibi. Çocuk kıza bir adım kala durdu. Zor da olsa durdu. Konuşsaydı neler söyleyecekti.. onu çok özlediğini onu unatamadığını onsuz yaşayamacağını anlatacaktı. Kızın gözleri dolacak dudağını ısıracaktı. Ama bunlar çok zaman alırdı. Kesinlikle dünyanın her yerinde bu anlamlara gelen bir dil kullanarak öptü kızı. Tekrar hiç yanından ayırmamak üzere sardı. sıkıca.. eski, güzel günlerdeki gibi...

Ama söylediğim gibi bilmiyorsunuz. 
Şu anda nerde olduğunu.. 
Belli belirsiz bir ışığın aydınlattığı odada oturduğunu bilmiyorsunuz. 
Tek başına..
İçkisinden büyük yudumlar almaya devam ediyor. Eski sevgilisinin dudağındaki ıslaklığı hissetmek istercesine. Geriye yaslanıp koltuğuna daha çok gömülüyor. O otobüsün tıslayan kapısı kapandığında hala o kapının önünde bekliyor olsaydı bu anlattıklarım yaşanmış olabilirdi. Bir seçim yaptı. Hayatı boşlukta farklı bir yöne doğru yol aldı.

Son demini alırken. Kokusu hafızasını çok eski ama bir o kadar da güzel günlere götüren bir mumun, kalbi kadar ürkek ve heycanlı ışığında, çocuğun ağzından sihirli kelimeler döküldü. 
-Hayat seçimler labirentiymiş… 

Siz bu labirentte kaybolmamaya çalışın.

Perşembe, Eylül 04, 2014

işte bu benim




7 Mart 1986' da doğaya ve şehire sınırı olan bir semtte dünyaya geldim. 
Okula başlayacağım zaman kentleşmenin göbeğine düşerek ilk travmamı bu şekilde yaşamış oldum, dünyaya gelmemi saymıyorum. Sonrası da hep travmatik oldu. 
11 yaşında Anadolu Lisesine giren son insanlardan biri olarak. ilkokuldan sonra liseye geçmenin dehşetini yaşadım. Üstelik bu ilk türkçe altyazılı ingilizce yapıt tecrübem oldu. 
Türkiyenin güneyinden 1000km öteye ülkenin kuzey-batısına taşınarak hayal dünyamı genişletmeye devam ettim. 
Teknoloji benimle büyüdü, ben de onunla büyüdüm. 
Tam bir geçiş dönemi çağ atlama çocuğu oldum. 
Meslek seçimi yaptım. 
Öğretmen oldum. 
Atanamadım. 
Hero oldum. 
İşte tüm bunlar her köşede farklı bir şey görmemi sağladı. Yazmaya ne zaman başladım hatırlamıyorum ama telefonumun notlar bölümü küçük giriş cümleleriyle doldu. Tamamlanmayan cümleler, yarım kalmış aşklar gibidir. Bunu farkettiğimden beri tamamlıyorum ve artık yayınlıyorum.


Çarşamba, Eylül 03, 2014

Merhaba, misafir olduğum bir blogta yayınlanan ilk yazımla benim dünyama küçük bir yolculuğa başlayabilirsiniz.


Keyifli Depresyon kafası..

Depresyon, hayatımın anlamı vazgeçilmezim sizinle de paylaşmak istedim çok seversiniz. Hoş belki siz de çoktan tanıştınız ve bağımlı oldunuz bile.. Ne kadar şanslısınız siz de hüzünlü göz modunda etrafı seyrediyor olmalısınız. Ama bunun değerini bilmeden kurtulmaya çalışıyosunuz di mi.. 
Nasıl depresif ruh halinden kurtulabileceğiniz hakkında mutlaka bir şeyler okudunuz ya da bir tavsiye aldınız. Çok yanlış bir yoldasınız hemen bu tutumunuza bir son verin. Eminim bu yazıyı okurken bile kurtulmayı umuyorsunuz. 
Depresyonsuz hayat mı olur Allah aşkına diğer arkadaşlara da kötü örnek oluyorsunuz! 
Depresyona giremeyen talihsiz arkadaşlar siz kimseye kulak asmayın, hayatınızın deneyimine hazır olun. Size nasıl depresyona girileceği hakkında çok faydalı bilgiler vericeğim.

Öncelikle aşık olmalısınız ya da parasız olmak da bir seçenek. 
Işinizden memnun olmamanız da bir seçenek olabilir. 
Evinizi su basmadı mı? 
Laptopunuz çalındı? 
Bu da değilsee.. 
akıllı telefonunuz bozuldu ?
hatta bütün resimleriniz ve videolarınız uçtu gitti. 
Bunlardan hiçbiri değilse de üzülmeyin daha milyonlarca neden var.. 
Bir tane seçin başlıyoruz.. 

Şimdi size biraz obsesif ve karamsar hava katalım. 
Hep de sizi bulur dimi? 
Geldi mi üstüste gelir zaten.. 
Ama sizin tek istediğiniz bu durumun tam tersi olması başka hiçbirşey değil sadece buydu.. 
Ahh dünyanın en mutlu insanı siz olacaktınız!.. 
Bir süre boşluğa bakıp çaresiz hissetmeye çalışın.. 
Çok uçmayın geri dönüp okumanız gerekenler var daha.. Şu andan itibaren hep bu ritüel tekrarlanılacak unutmayın. Evde yolda işte okulda yemek yerken biri size bir şey anlatırken yani her durumda..
Başarılı olduysanız Dünyanız kararmaya başlamış olmalı. 
NURtopu gibi bir depresyonunuz oldu. Tebrikler...

Biraz da bunu keyifli hale getirelim. Teorik derslere uzun konuşmalara toplantılara girmeyin artık girsenizde birşey değişmeyecek zira depresyonun yanında dikkat dağınıklığı da hediyemiz. Eğlenceli şeyler yapabilirsiniz artık çok zamanınız var. 

Elinizde olmadan sürekli müzik dinlemek isteyeceksiniz. Müzik ruhun gıdasıdır. Iyiki bunalımdasınız bakın yoksa ruhunuz yeterli gıdasını alamayacaktı. 
Bütün şarkıları anlamlı bulduğunuzu farkettiğiniz o anı yaşadığınızda ne hissedeceksin bakalım. Hepsini sizin duygularınızı anlatmak için yazmışlar adeta.. 
Allah Allah.. 

Durmayın devam edin müzik ruhun gıdasıysa bir iki kadeh mey beynin gıdasıdır. Daha pürüzsüz çalıştırır. Oto-kontrol devre dışı kaldığında kendinizi bulursunuz. Dışarı çıkıp içmeyi deneyin. Böyle bir haldeyken bütün içkiler daha tatlı gelir. Bal gibi ohh.. 
Yalnız içmeyin arkadaşlarınızı dertlerinizle boğamanın tadını çıkarın.. Suyunu çıkarın.. Arasıra üstünüzü çıkarın ya da bırakın başkası çıkarsın. Siz dertten ne yaptığınızı biliyor musunuz kuzum? Hata yapmak size mahsus bir şey.. sonra anlatıp eğlenin. Hadi yine iyisiniz ne bunalımmış sizinki de arkadaş.. 
Daha yaratıcı olmanın size getirilerini kullanın. Evet öylesiniz şaşırmayın! Van Gogh kulağını keyfinden mi kesti bunalımdaydı yaratıcıydı. Sizde resim yapın. Muhtemelen yapamicaksınız. Boşverin bir Van Gogh resminin puzzlenı alın onu yapın. Tek başınıza bitirmenize izin vermezler herkes puzzle gördüğünde tamamlamak ister. Ama siz tamamlamayın. Başladığınız hiçbir işi tamamlamayın. 
Yoksa depresyonda kalama...
...